10 Şubat 2013 Pazar

New York Notları #3


New York notlarının bu bölümüne birbirine çok yakın mesafede ama birbirinden çok farklı iki kültürün bulunduğu noktadan bahsederek başlamak istiyorum. Metro'da yeşil 6 tren hattına binerek Canal Street'te inerseniz, kendinizi Chinatown'ın göbeğinde bulacaksınız. Sırayla dizilmiş hediyelik eşya dükkanlarından, Çin lokantalarına, bitki-baharat dükkanlarından harika seramik ürünler satan yerlere kadar gezmek ve fotoğraf çekmek için mutlaka uğrayın.


Chinatown'ın hemen karşısında ise bambaşka bir kültüre doğru yol alabilirsiniz. Little Italy, İtalyan mutfağından örnekler sunan restoran ve pastanelere sahip sokaklardan oluşuyor. Uzun yürüyüşler sonrası girdiğimiz yerin makarnasını hiç beğenmediğimiz göz önünde bulundurulursa, restoranlar hakkında iyi bir araştırma yapıp gitmenizi tavsiye ederim.


New York'a kadar gelmişken magazin dergileri almadan olmaz dedim ve birkaç adet edindim. Okuduklarımdan magazin basınının eleştirme konusunda sınır tanımadığını söyleyebilirim ayrıca bir açığınızı yakaladılar mı tam anlamıyla paçanıza yapışıyorlar anladığım kadarıyla. Örneğin artık Lance Armstrong adı asla direkt isim olarak yazılmıyor, 'disgraced Lance Armstrong' olarak değiştirmişler. Tabii ki bu meselede konu son derece önemli ama içinde isminin 100 kere bu şekilde kullanıldığı yazılar okumak bana bu şekilde hissettirdi.

Gittiğim ülkede zaman zaman turist yerine yerli gibi davranmak istediğim için kendimi sinemada Gangster Squad filminde buldum, klişelerin doğru olduğunu söyleyebilirim koltuk numarası yok ve mısırlar gerçekten yağlı :) Bu yönde bir diğer eğlencem ise her gün kazı kazan oynamak oldu. İlk geldiğim gün 2 dolar verip 8 dolar kazanınca New York'un beni sevdiğine karar verdim. Kazı kazanlar bizdeki gibi tek tip değil, 20'den fazla çeşidi var ve fiyatlar 1$ ile 20$ arasında değişiyor.


New York'ta dört tane müzeye gittim bunlar MOMA, The Metropolitan Museum of Art, Guggenheim ve Museum of Moving the Image. Mutlaka gitmeliyim derseniz, sanata ilginiz tatilinizi müzelerde geçirmek seviyesinde olmasa bile kesinlikle gitmelisiniz derim! Ancak Metropolitan müzesi için neredeyse yarım gün hatta tam günü ayırmanız gerekiyor bu açıdan sizi uyarmalıyım. Müze pazartesileri kapalı ve ücreti 25$, diğer müzeler gibi target free day uygulaması yok. Burada hemen 'Target free day' uygulamasından bahsedeyim, gittiğiniz tarihlerde müzenin sitesinden ücretsiz olduğu günlere bakın, ayın belli tarihlerinde belli saatler arası kimisi tamamen ücretsiz kimisi ise 'pay what you wish' yani ne kadar ücret vermek istiyorsan onu vererek girebildiğin günler belirliyor. Örneğin MOMA ve Moving Image müzesi tamamen ücretsiz iken Guggenheim' de dilediğiniz  ücreti ödeyerek girebiliyorsunuz. Bu günlerde genelde kuyruk oluyor, ücretsiz saatlerin başlangıcından 15-20 dakika önce gitmenizde fayda var.






İçlerinde en çok sevdiğim müze MOMA oldu, burada Edward Munch'un meşhur scream tablosundan, Van Gogh'un hiç görmediğiniz tablolarına, Picasso'ya, Monet'ye, Rembrandt'a, Rene Magritte'e ve her dönemden en iyilere rastlayabilirsiniz. Müze mağazası ise Türkiye'deki müze mağazalarına ders verir nitelikte. Ivır zıvırlarla doldurmak yerine müzeye özel tasarımlara ve ciddi bir kitap koleksiyonuna yer vermişler. Guggenheim gelmeden önce çok ilgimi çeken ama en az sevdiğim oldu. Museum of the Moving Image ise Astoria'da 26.street'te ufak bir müze, kendi videonuzu çekerek hareketli minik bir kitapçığa çevirebileceğiniz, farklı filmlere dublaj yapabileceğiniz ve maskelerden, ünlü filmlerin ürünlerine kadar örnekler görebileceğiniz bir yer.



Daha fazla resim görmek isterseniz, instagram'da serrahanim adıyla beni bulabilirsiniz.

Devamı yakında :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder