27 Şubat 2014 Perşembe

Üzerine Düşünmeler #1


Ülke binbir süreçten geçe dursun, hepimizin kafası yeterince karıştıysa sanırım olaysızca dağılabiliriz. Her gün patlak veren olaylar, yalanlamalar, karşıt görüşler, düşmanlık ve sonuçsuzluk. İşin ilginç tarafı ise artık gelişmelerin halkın nezdinde normalleşmesi gibi geliyor bana. Ayrıca o kadar keskin çizgilerle bölündük ki artık toparlanamaz hale geliyoruz, duruma yabancılaşıyoruz ve aslında hiç nefret alanımızda olmayan kişilere bile nefret duymaya başlıyoruz. 

Bir süre önce 15 günlük bir Amerika seyahatine çıktım. Bu Amerika'ya ikinci gidişimdi ama bu sefer çok daha kapsamlı bir şekilde birkaç noktayı da içine alan bir gezi yaptım. Benim kafamda ülkeler filan soyut kavramlar, aşırı milliyetçi düşüncelerle kuşatılmış bir zihnim olmadığı ve dünyanın her yerini görmek/algılamak gibi bir isteğim olduğu için kalıplaştırılmış insan tipleri bana mantıklı gelmiyor. O anlamda ayrılamaz bir aidiyet duygusu da yaşamıyorum. Belki de bu yüzden her yere ve her insana objektif bakabiliyorum çünkü onu bir komünite altında değerlendirmiyorum. Bir yer hakkında övgüler duyduğumda bunun benim ülkemde yaşanmamasından doğan kıskançlık ve o yeri kötüleyerek sistemi tamamlama gibi bir misyonum yok.

Amerika benim için 2 açıdan çok enteresan bir yer. Birincisi özgürlük ve kurallara uyma konusunun çok farklı işlediği bir nokta olması. Koyulan kuralların mantık sistemiyle örtüşmesi ve yasakların keyfi isteklerin sonucu olmaması gibi, yasakları yıkmanın da bir o kadar anlamsız olması. İkinci konu ise mutluluk/samimiyet. Ülke olarak bilirsiniz misafirperverlik ve insan ilişkileri konusundaki durumumuzu sık sık dile getirmeyi severiz. İşin ilginç yanı ben artık bu konuda da çok kötü bir duruma geldiğimize inanıyorum. Hem turist hem de lokal biri olarak en çok gözlem yapabileceğimiz bir sektör olan hizmet sektörünü ele alalım. İstanbul'da hangi dükkana girsem çalışanların yüzde 90'a yakını mutsuz, asla gülümsemiyorlar, gülümsüyorlarsa da çoğu zaman sahte. Çünkü mutsuzlar, çünkü en ağır koşullarda, işlerini önemsemeden çalışıyorlar ve siz müşteri olarak o yoğun iş gününün içinde atlaması gereken bir kaya haline geliyorsunuz. Yine o gözlerimlerim sırasında Amerika'da hizmet sektöründe çalışan insanların içten, güleryüzlü ve sahiden mutlu olduğunu farkettim. Hayatta istedikleri noktada değillerse bile insan olarak mutlular ya da en azından sahiciler. 

Asla şurası iyi, burası kötü mantalitesinde değilim ve karşılaştırmadan çok insan haline değinmek istiyorum aslında. Dükkanlarda dans eden, gülüşen çalışanlarla, sabah ekmek almak için girdiğim fırında günaydın lafıma karşılık vermeyen asık suratlı insanların farkında aklım. Ne zaman bu kadar mutsuzlaştık onu da tam olarak kestiremiyorum. Ülkece kodlandığımız 'o ne der, bu ne der?' yaklaşımı yüzünden belki de tamamlayamıyoruz mutluluklarımızı. Gizli bir onay alma peşinde her zaman aklımız. Sanki o yaptığımız için belli belirsiz bir kafa hareketi alsak rahatlayacağız, tabi ta ki bir sonraki görevimize kadar. Bu yüzden örneğim ülkelerle alakalıyken, bahsettiğim konu insanın içinde bulunduğu durum aslında.

Yıllardır pazarlara giden ve çok seven biriyim. Gezerim, dolaşırım, esnafla sohbeti severim. Ürün satmak için yaptıkları enteresanlıklara güler, insancıl hallerinden huzur duyarım. Karıştırmayı, aramayı, alacağım şeyin peşinde koşmayı severim. Gerektiğinde teyzelere ufak kıç darbeleriyle kibarlığımın tezgahtaki yerimi kaybetmeme sebep olmayacağını hatırlatmasını da bilirim. Yine o günlerden birinde, pazarın iki ayrı noktasında 2 ayrı pazarcı grubunun sohbetine denk geldim. İki grup da pazardaki hırsızlıklardan söz ediyordu, pazarcı diyordu ki 'Yemek değil, içecek değil neden kolye çalarsın. Zaruri ihtiyacı olsa anlayacağım ama kolye, bilezik neden çalarsın!' Açıkcası bu sohbetler beni çok farklı şekilde etkiledi, nedense bir kapı daha kapanmış gibi hissettim ki yıllardır pazarlarda bir defa böyle bir konuşmaya şahit olmamışımdır. 

Şu anda Gary Small'un 'Bir Psikiyatristin Gizli Defteri' kitabını okuyorum ve içinde inanılmaz hikayeler var. Kitap çok sürükleyici ve insan beyninin insana neler yapabileceği ve herkesin düşünce biçiminin benzerlik göstermeyebileceğini çok güzel gösteriyor. Daha yarısına geliyorum ama tavsiye ederim. Biraz farklı konularda iç döker gibi oldum ama kafamdakileri yazmaktan daha iyi ne olabilir ki.

Follow me on : twitter.com/serrahanim / pinterest.com/serrahanim / instagram: serrahanim