Kırdım...
Nasıl oldu bilmiyorum : galiba sallantılı, dengesiz bir yere koymuşum, yeterince dikkat etmeden, sonra, ters bir hareket etmişim - düştü, kırıldı...
Yeterince düşünmemişim üzerinde, demek.
Elimdeki, artık, birkaç iri parça ile bir sürü ufacığıydı; bazısı, neredeyse, kırıntı, kıymık - öyle, dağılmış duruyordu.
Tek tek bir yere topladım hepsini: Yokolmamalıydı.
Gittim, uygun bir zamk aldım.
Geldim, hepsini bir kağıt üzerinde düzenleyerek, biraraya getirmeğe başladım: şu parça, buna uyuyor mu; ya, bu, şuna...
Zamanla, parçaların kopma noktalarındaki dokularının; ve zamkın, tutma ve yapıştırma niteliklerini, öğrendim. Bazı parçalarsa yapıştırılamayacak kadar ufaktı; onların bulunmaları gereken yerlerde boşluklar oluştu.
Tek tek yapıştırdım, yapıştırabildiklerimi. Çok uğraştım.
Sonunda ortaya aslının eğri-büğrü bir simgesi gibi birşey çıktı - ve, şu tümce:-
Dikkatsizlik ederek düşürüp kırdığın - sevdiğin kişinin
izlerini taşıyan; senin için değerli - bir nesneyi, parçalarını
tek tek toplayıp, dikkatle - saatlerce uğraşarak - özel olarak
aldığın bir zamkla yapıştırıp onardığında, ortaya, orası burası
eksik-gedik, yamru-yumru birşey çıkar - ama
eskisinden de daha değerlidir artık; çünkü, şimdi
senin izlerini de taşıyordur.
Başka birşey yapamazdım.
22 Mart 1997
Yalıkavak
Oruç Aruoba
Yakın
sf.63