Hızlandırılmış hayatım hakkında düşünüyorum şu sıralar, belki de hayatımız demeliyim. Kendimde ve çevremde süregelen binbir değişimi gözlemliyorum, ne zaman bu hale geldi(k)m diye düşünüyorum. Her gün öyle bir güne uyanıyorum ki; portakal suyumu vitamini kaçmasın diye hızlı içmeli, twitter'ı yeni yazılar gelmeden kaçırdığım noktaya kadar hızla gözden geçirmeli ve instagram'da kaldığım yerden çabucak devam etmeliyim. Like'lamalı, Share'lemeli ve Retweet etmeliyim, paylaşmazsam ölürüm hastalığına yakalanmışız da haberim yokmuş sanırım. Bu hızlanma ve beynimin tahammülsüz tavrı bana neler mi getiriyor. Üç işimden ikisini not almadığım takdirde kesinlikle unutuyorum, her yeni tanıştığım insana acaba adı neydi diye soran gözlerle bakıyor ve ilgili gözükmeye çabalıyorum. Beğendiğim yemeğin tarifini aklından bir çırpıda veren kuzenime 2 yumurta?? ee sonra ne demişti?, neyse belli etme kafanı salla şeklinde düşünerek bakıyorum. Her zaman oradayım ve anı asla kaybetmiyorum ama çoğu zaman durup dışarıdan bakmak istiyorum. Durulmak, yavaşlamak ve kahvemi asıl kafamı vermem gerekenlere verirken yavaşça yudumlayacağım bir güne uyanmak istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder